Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Ay'ın tezgahlanan bir kumpas ile cezaevine konulduğu, mahkeme huzurunda ortaya çıktı.
Kumpas itirafının mahkeme huzurunda dillendirilmesi ve dilekçe ile de kaleme alınarak dava dosyasına konulmasına rağmen İbrahim Ay'ın tutukluluğuna devam yönünde karar verilmesi şaşkınlık yarattı.

Gaziantep'in en önemli meslek örgütlerinden Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevini yıllardır başarıyla yürüten İbrahim Ay, 2018 yılında yerel gazeteci M.Ö.'nün silahlı saldırıya uğramasına ilişkin yürütülen soruşturmaya dahil edilmek istendi.

Adli makamlarca yürütülen soruşturma sonunda İbrahim Ay hakkında takipsizlik kararı verildi. Ancak bu karara rağmen azmettirici olarak yargılandığı davada ceza alan Selçuk Yiğit isimli tutuklu M.Ö.'nün avukatları tarafından özgürlük vaadi ile tezgahladıkları kumpasın sahnelenmesi için piyon olarak kandırıldı. M.Ö.'nün avukatları meslek etik ve ilkelerini ayaklar altına alarak defalarca cezaevine giderek Selçuk Yiğit'e, siyasi güçlerinin yanı sıra adliyede etkin olduklarını ve bizzat ismini verdikleri mahkeme başkanı hakim ile görüşerek kendisine en ağır cezayı verdirdiklerini ve İbrahim Ay'ı suçlaması halinde bu kez kısa süre içerisinde tahliye ettireceklerini söyleyerek ikna etti.
Kirli ittifakın mensupları aile fertleri ile de temas kurarak Selçuk Yiğit'e, 2021 yılında İbrahim Ay'ın azmettirici olduğu iftirasını kaleme alan mektup yazdırdı ve mektubu Cumhuriyet Başsavcılığı veya 4. Ağır Ceza Mahkemesi yerine M.Ö.'nün avukatına göndermesini sağladı.
Müşteki avukatlarının itirafına göre, sadece müştekilerin görebileceği şekilde gizlilik içerisinde yürütülen soruşturmada kurulan kumpasın elde ettiği ve tamamı önceki gün yapılan duruşmada çürütülen sözde delillerle İbrahim Ay, 28 Haziran'da tutuklandı.

Tutuklanmasının ardından gizlilik adı altında müdahil avukatların dosyaya ulaşımı engellendi ve iddianamenin hazırlanmasının ardından İbrahim Ay, 8 Aralık 2022 Perşembe günü ilk kez hakim karşısına çıktı. Herkesin merakla beklediği davanın duruşmasında hakim karşısına çıkan ittifakın kumpasını sahnelemesi için kullanılan Selçuk Yiğit, İbrahim Ay'a karşı attığı iftirasını itiraf etti. İftiranın itirafı herkesi şoke ederken, iki gün boyunca süren yargılama sonunda tüm sanık ve tanıkların olayın İbrahim Ay ile hiçbir ilgisi olmadığını söylemesine rağmen, mahkeme duruşmayı tutukluluk halinin devamı yönünde kararı ile 3 Mart 2023 tarihine erteledi.

Selçuk Yiğit'in, mahkemeye sunduğu 9 sayfalık itiraf dilekçesi kumpasın en net halini de ortaya koydu.

İşte kumpası net şekilde anlatan Selçuk Yiğit'in itirafları:

"Sayın Başkanım, 2018 yılında M.Ö.'nün vurulması ile ilgili yargılandığım mahkemenizden 20 yıl ceza aldım. Ben bu cezayı aldıktan sonra M.Ö.'nün avukatlarından Hüseyin Tank isimli şahıs cezaevinde beni ziyarete geldi. Bana, 'gördün mü bak nasıl en ağır cezayı aldırdık. Bak gör. Türkiye'de hiç kimse basit bir öldürmeye teşebbüs suçundan 20 yıl ceza almadı. İlk kez sen aldın gücümüzü gör. Daha gör bu cezayı hiç indirim yaptırmadan istinaftan onaylatıp, Yargıtay'a taşıyacağız. Oradan da dosyanın en geç sürede gelmesi için elimizden geleni yapacağız. Sen bilmiyorsun ama M.Ö.'nün hem adliyede hem de istinafta tanıdık akrabası olan çok hakim savcı var' dedi. Benden ne istediklerini sorduğumda lehimize ifade verir, bu olayı yaptıranın İbrahim Ay olduğunu söylerse şikayetlerini çekeceklerini ve istinaftan beni tahliye ettireceklerini söylediler. Hüseyin Tank;  'ifadeni ver gerisini bize bırak' dedi. İnanmadığımı söyleyince bana 'Düşün size nasıl Türkiye'de öldürmeye teşebbüs suçunun en ağır cezasını aldırdık. Eğer arkamızda birileri olmasa bunu yapabilir miydik. Bak mahkeme nasıl bizim istediğimiz yönde ilerledi?Yargılanma sürecini uzatıp 3,5 yıl yargılama yaptırdık, nasıl 20 yıl ceza aldırdık. İstesek ilk mahkemede size ceza aldırabilirdik ama sizi süründürmek istedik. İstediğimizi de yaptık onun için aklını başına al, kendini kurtarmaya bak. M.Ö.'nün istinafın başkanıyla çok samimi, onlarda senden böyle bir ifade bekliyorlar' dedi. İbrahim Ay'ı tanımadığımı söylememe rağmen bana dedikleri gibi ifade vermemin işlerini göreceklerini söyledi. İfade verirsem hemen tahliye ettirileceğimi de söyledi. İnanmadığımı söyleyince hakim savcı hepsini araladıklarını sadece ifadem gerektiğini ve bunu bizzat cumhuriyet savcısının istediğini, savcının M.Ö.'nün teyzesinin oğlu olduğunu söyledi. Çaresizlik nedeniyle çıkar yol olarak gördüğüm için teklifi kabul ettim. Sonra İnan Öztürk tekrar gelip 'bana savcı hazır, seni 2-3 gün içerisinde ifadeye alacak. Sen orada İbrahim Ay ile Sadık Onur Mert'in aralarının çok iyi olduğunu, hatta olay günü Sadık'la İbrahim'in konuştuğunu ve İbrahim'in Antalya'da olduğunu söylediğini, parayı gidin kuyumcudan alın dediğini, Sadık Onur Mert'i İbrahim Ay'ın azmettirdiğini söyle. Zaten elimizde İbrahim Ay'la ilgili 2-3 video var onları medyayla paylaşacağız, M.Ö.'nün büyük Tv kanallarında tanıdıkları var' dedi. Ben de kabul ettim. İbrahim Ay'ın televizyonda birisini darp ettiği videoyu izleyince güçlü olduklarına inandım ve korktum. Bu görüşmenin ardından savcıya ifadeye alındım ve istenilen şekilde ifade verdim. İbrahim Ay'ı hiç tanımadığım halde bu beyanlarda bulundum. Anlatacaklarım M.Ö. ve avukatlarının ve onlara bu cesareti verenlerin yargıyı ve diğer resmi kurumları nasıl baskı altında ele aldıklarını ve adaletin tecelli etmemesi için bizim hayatlarımızı bitirmek için kimliklerle işbirliği yaptıklarını yaşanan 5 yıllık yargılama sürecinde gelmiş olduğumuz bu adaletsizce durumun ispatıdır. Bu anlattıklarım M.Ö., İnan Öztürk ve Hüseyin Tank ile soyadını bilmediğim, M.Ö. tarafından bana ziyarete gönderilen Deniz isimli avukatın beyanlarıdır. Hüseyin Tank ve İnan Öztürk, M.Ö.'nün sözcüsü olarak kaldığım H tipi cezaevinden beni defalarca mahkemeden önce ziyaret ettiler. Hatta Hüseyin Tank kendisiyle görüşmek istediğime dair ofisine mektup yazdırdı. İbrahim Ay ile ilgili samimi ikrarda bulunup Hüseyin Tank'a mektup yazdığım iddia ediliyor, bu tamamen yalandır. Cezaevi kayıtlarını isteyin, ben Hüseyin Tank'a böyle bir mektup yazmadım bunun arkasına sığınarak kendilerini aklamaya temiz göstermeye çalışıyorlar. Hüseyin Tank bana karar mahkemesinden önce eğer Sadık ve İbrahim Ay'ın adını vermezsem 'Başkan Abdullah beyle görüştük. Size en üst sınırdan 20 yıl ceza verdireceğiz bir gün bile indirim yaptırmayacağız ve sen de mahkemenin nasıl bizden yana olduğunu bizim istediğimiz kararı vereceğini, gözlerinle göreceksin' diyerek gitti. Hüseyin Tank ceza mahkemesinden sonra tekrar gelip 'gördün mü bak bizim dediklerimizi sen yapmadın ama mahkeme başkanı yaptı. Size sırf biz talep ettiğimiz için iyi hal indirimi uygulatmadık. Çünkü bizim arkamızda duran siyasiler mahkemeye bizzat talimat verdi. İnan Öztürk bağladı işi heyeti de savcılığı da' dedi. İnan Öztürk ise ziyaretime geldiğinde, 'biz tüm savcılığı da mahkeme heyetini de bağladık. Araya tanıdık siyasiler girdi. Gel bizim istediğimiz gibi ifade ver Sadık'la İbrahim Ay'ın üzerine sadece söylediklerimizi anlat gerisini bize bırak. Bizim gücümüz her şeye yetiyor, tüm adli merciler bize bağlı. M.Ö., başkanla bizzat görüşüyor, araları çok iyi. Aldığınız cezadan bile belli değil mi? Basit bir yaralama ama biz işi her yerden, adli tıptan bile bağladığımız için öldürmeye teşebbüs oldu. Adlı tıpı hallettik, ağır rapor aldık. Bizim arkamızda duran çok siyasi isim var. Bunlar bizim için kolay şeyler, aklını başına al ver şu ifadeyi, cezanı düşürtelim istinaftan' diyerek gitti. Hüseyin Tank daha sonra ifade için görüşmeye geldi, savcılığı ayarladıklarını, dediklerini söylememi Sadık Mert'i İbrahim Ay'ın azmettirdiğini olay günü Sadık ile İbrahim Ay'ın telefonla konuştuğunu söylememi böylece tutuksuz yargılanacağımı söyledi. İfadeden sonra Hüseyin Tank, serbest kalmam için sabretmemi arkalarının çok güçlü olduğunu ve söylediklerini yapmamı istedi. İnan Öztürk ise ifadeden sonra 'beni soran olursa tanımıyorum de. İnan'ı babam gönderdi de. Ben artık yokum çünkü ifşa oluyorum' diyerek aceleyle gitti. Sonra araya Deniz isimli bir avukat girdi. Ziyaretime gelip M.Ö.'nün selamı olduğunu ve mahkeme başkanıyla görüştüğünü adliyede tanıdıklarının işin arkasını çıkarmayacaklarını mahkemenin cezalarımızı en üst sınırda tutacaklarını Abdullah başkanın kendilerine tam destek verdiğini anlattı ve olanları kimseye anlatmamam gerektiğini, anlatırsam tahliye olamayacağımı söyledi. Sonra Mehmet diye bir avukat geldi kendisini M.Ö.'nün avukatım olarak atayacağını ama babamın evrak imzalaması gerektiğini söyledi ama ben kabul etmedim. Sonra bu avukat 5-6 kez daha geldi ve bana 'Başkanla M.Ö. görüştüler. Başkan sana bazı sorular soracak' dedi, bu sorulara karşı dik durursam ifademe riayet edersem tahliye olacağımı ve soruları getirerek vekaletimi alacağını söyleyerek gitti. Sonra aynı avukat gelip bana ifademde kalmam için, doğruları anlatmamam için ısrarcı oldu ve İbrahim Ay'ın yanına yerleştirdikleri birinden bahsetti ama kim olduğunu söylemedi ve soruları anlattı. Bu kişiler, kendilerinin güçlü olduğunu ve beni cezaevinden çıkarmayacaklarına ikna ettiler. İbrahim Ay'la hiçbir tanışıklığım olmamasına karşın bu ifadeleri tamamen M.Ö., Hüseyin Tank ve İnan Öztürk bana vadettikleri tahliye sözüne inanarak verdim. Fakat 1 yılı aşkın bir süredir sürekli bu üç şahsın bugün yarın diyerek oyalamalarından anladım ki İbrahim Ay'a karşı beni kullandıkları ve bir kumpas olduğunu anladım. Çünkü bu ifadelerden sonra yanıma çok sık gelip giden İnan Öztürk orada ettiğimiz sohbetlerde İbrahim Ay'ın durdurulması gerektiğini, çünkü birçok işlerine engel olduğunu söyledi. Ben de aramızda oluşan samimiyetten ve artık bana güvendiklerini anladığımdan dolayı sordum, 'işlerinize nasıl baskı yapıyor' dedim, o da güldü bana milletin video filan işlerine engel oluyor, millet yolunu bulamıyor' dedi. Gazetecilerin parayı nerden bulduklarını sorduğumda 'memlekette çapkın çok parada çok sen çık seninle çok iş yapacağız' dedi. Ben kabul etmedim sonra 'Sen Asım Güzelbey nasıl gitti biliyor musun. Oğlu var eee her yerde uçkur çözmeyeceksin' dedi. Ne alakası olduğunu sorunca, 'başkan ya engel oluyor her şeye memlekette namus bekçisi olmuş' dedi. Tahliyemi sorunca az kaldığını, savcının eline fırsat geçirdiğini didik didik ettiğini, iddianame hazırlanınca dışarı çıkacağımı söyledi. Tüm vaatlerle kandırılarak hiç tanımadığım İbrahim Ay ve Sadık Onur Mert'in üzerine olayla ilgili ve alakaları olmadığı halde M.Ö. ve avukatlarının yönlendirmesiyle ifadede bulundum fakat zamanla anladım ki bunlar tamamen bir kumpas ve ben de bu kumpasın içine çekilerek yalan beyanlarda ifadelerde bulundum. Sonrasında pişman oldum ve Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe yazarak konuyu anlattım. İfadelerimin tamamen M.Ö. ve diğerleri tarafından bir kumpas ve çıkar amaçlı verdirildiğini, aslında konunun doğrusunu anlattım. Fakat dilekçemden yaklaşık 5 gün sonra akşam saatlerinde L tipine sevkimin çıktığı söylendi. Böyle bir talebim ve isteğim olmadığı halde 4 yıldır iyi halli bir mahkum olarak tek bir tutanak ya da disiplin cezam olmadan ansızın sevkle getirildim. Bu sevkin de M.Ö. ve adliyede bulunan tanıdıkları tarafından gerçekleştirildiğini bana fazlasıyla susmam için kurulan psikolojik baskıları anlattılar. Ben her konuşmamızda Hüseyin Tank, İnan Öztürk ve diğer M.Ö. tarafından cezaevine yanıma gönderilen tüm avukatların anlattıkları M.Ö. diliyle sözcü olarak konuştuklarını her şeyi not aldım. Bu notlarımı ve bana beyan ettikleri tüm bu kirli oyunları yüce mahkeme heyeti önünde kelime kelime anlatacağım."