Elektrik Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı İslim Arıkan, ülkemizde enerji üretim, iletim ve dağıtım şebekelerinin 2050 yılına göre planlanması gerektiğini söyledi.

Arıkan, Ülkemizde, gerek sanayileşmenin, gerekse konut ihtiyaçlarının, ticarethanelerin ve turizm yatırımlarının artmasından dolayı elektrik tüketimi hızla artmaktadır ve artmaya devam edecektir.

Bilindiği üzere, yeşil mutabakatın hedefleri sonucunda, fosil yakıtların azaltılması, yerine yenilenebilir kaynakların ikame edilmesi çalışmaları dünyanın  ve Ülkemizin gündemindedir. Önceki yıllara göre enerji verimliliği çalışmalarının da devam etmesi ile olumlu sonuçlar elde edilecektir. Bunun yanı sıra, ulaşım sektöründe kullanılan fosil yakıtlı enerji formu yerine, elektrik formunun kullanılmasına başlandığı bir dönemi de yaşıyoruz” dedi.

Günümüzde, elektrikli araçların sayısının hızla arttığına dikkat çeken Arıkan, “Elektrik altyapısı ve getireceği sorunları ciddi şekilde düşünmemiz gereken bir döneme girmiş bulunuyoruz. Ülkemiz son 35-40 yılda ciddi bir büyüme trendi göstermiştir. Elektrik üretim santralleri ile ilgili tesisler kısmen kısa vadeli çözümlerle gerçekleşmiştir. Mevcut durum, özellikle iletim ve dağıtım şebekeleri, karmaşık ve yeteri kadar fonksiyonel olmayan duruma bürünmüştür. Avrupa Birliği, 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Ülkemiz, net sıfır emisyon hedefini 2053 yılı olarak açıklamıştır.  Peki bu yaklaşımla, Ülkemizin 2050 yıllarında, net sıfır emisyon rotasında, elektrik üretim kapasitesi iletimi ve dağıtımı nasıl olmalıdır? Biz 2050 yıllarına nasıl hazırlanmalıyız? Bu önemli süreçte, elektrik üretim, iletim ve dağıtımının daha önceki yıllara göre linear bir artış göstereceği perspektifi ile değil, kısmen logaritmik büyüyerek, enerji üretim talebinin olacağını öngörmeliyiz” diye konuştu.

2050 yıllarının elektrik tüketiminin, şimdiden, önümüzdeki yılların konjonktürel gelişmelerini öngörerek tespit edilmesi gerektiğine dikkat çeken Arıkan, şunları dile getirdi:

“Bu enerji ihtiyacının, ne kadarının yenilenebilirlerden (RES,GES,JES,HES) karşılanacağı, bunların konumları ve potansiyelleri tespit edilmelidir. Ülkemizde büyük ölçekte HES potansiyelleri kullanıldığına göre, HES’ler de büyük potansiyelli yatırımların olamayacağı aşikardır. GES, RES, HES, JES ile yatırım ve sözleşmeleri yapılan nükleer santrallerin dışında, enerji kaynaklarını 2050 yıllarının hedefine göre değerlendirirken, dünyanın bakış açısını da değerlendirerek,  doğalgaz santralleri, ıslah edilmiş kömür santralleri gibi kaynaklardan enerji üretilecek santrallerin gündeme gelebilme ihtimalleri göz önüne alınarak,  konumları ve potansiyelleri de belirlenmelidir. Bu tespitler doğrultusunda, mevcut iletim ve dağıtım şebekeleri yokmuş gibi düşünülerek, mevcut üretim santrallerinin yanı sıra, öngörülen yeni elektrik üretim santrallerinin kapasite ve konumları da eklenerek, yeni iletim ve dağıtım şebekeleri projeleri yapılmalıdır. Türkiye’nin mevcut enerji tüketim merkezlerinin yanı sıra, 2050 yıllarına göre enerji tüketim merkezleri de planlanmalıdır. Mevcut üretim tüketim merkezleri ve kapasiteleri, iletim ve dağıtım hatlarının projesi 2050 yıllarında öngörülen master planına göre üst üste konup, çakıştırılmalıdır. Mevcut durumdaki santral ve iletim hatları ile master planında çakışanlar muhafaza edilmelidir. Görülecektir ki, planlanmış iletim ve dağıtım şebekeleri yapıldığında, eskiden zaruriyet doğrultunda yapılmış kısa mesafeli ve küçük kapasiteli iletim ve dağıtım hatları fonksiyonunu kaybedecektir. Kurulacak santrallerin, tüketim noktasına yakınlığı, mümkünse, 3’lü ve 4’lü hibrit santrallerin bu yaklaşımla, kısmen yöresel emre amade refleks göstermesi planlanmalıdır. Sektörel olarak ileri yazılımların konuşulduğu bir süreçte, bu planlamanın ve projelerinin yapılması gerekliliğini, Ülkemizde Üniversiteler, Elektrik Kuruluşları, Meslek Odaları, Enerji Uzmanlarının bir araya gelerek, farklı senaryoları üreterek ve çalışarak bu yaklaşımın başarıya ulaşacağını düşünmekteyiz.”